Tacir Yardımcıları ve Acentelere Yönelik Rekabet Etmeme Düzenlemeleri


Tacir Yardımcıları ve Acentelere Yönelik Rekabet Etmeme Düzenlemeleri

Türk Ticaret Kanunu’nun bir şirketin ortaklarının, şirkete karşı rekabet teşkil edecek fiil ve işlemlerine ilişkin bazı kısıtlamalar içerdiğini geçen yazımızda görmüştük. Peki, tacir yardımcıları ve acenteler açısından durum ne? Bu yazımızda öncelikle bahse konu kavramlara kısaca ışık tutacağız, ardından da rekabet etmeme düzenlemelerine ilişkin hükümlere göz atacağız.

Tacir Yardımcıları: Kanundan Doğan Yasak

Tacir – adı üstünde – ticaret yapan anlamına geliyor. Velhasıl tacir sözcüğü aynı zaman bir hukuk terimi, hem de oldukça önemli bir terim. Türk Ticaret Kanunu’nun 12/1’inci maddesine göre bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişilere tacir deniliyor. 16/1’inci maddesine göre ise ticaret şirketleri ile ticari işletme işleten dernek, vakıf, kamu idaresi ve kamu kurumları da tacir sayılıyor. Tacir ve esnaf ayrımı ile hali hazırda bir Bakanlar Kurulu Kararı ile ortaya konulmuş durumda. Tacir olmanın önemi ise başta Türk Ticaret Kanunu olmak üzere ticari hükümlere tabi olmak, yani farklı bir hukuksal rejim kapsamına girmekten kaynaklanıyor. Tacirlerin ticari işletmelerine ilişkin olarak yetkilendirdiği kişilere genel olarak tacir yardımcıları adı veriliyor. Tacir yardımcıları Türk Borçlar Kanunu’nda düzenleniyor ve üçe ayrılıyor: Ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları. Kısaca açıklamak gerekirse ticari temsilciler ticari işletmeyi yönetmek ve temsil etmek üzere, ticari vekiller ise temsilcilik yetkisi olmadan yönetimde bulunmak üzere yetkilendirilen kişiler. Diğer tacir yardımcılarına gelince, onlar da toptan, yarı toptan ve perakende satışta bulunan işletmelerde satış yapmak, fatura imzalamak gibi işlerden yetkili olanlar. Türk Borçlar Kanunu’nun 553’üncü maddesi bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan tacir yardımcılarının, işletme sahibinin izni olmaksızın kendileri ya da bir başkası hesabına işletmenin yaptığı türden işleri yapmalarını veya yaptırmalarını yasaklıyor. Bu yasağın ihlal edilmesi halinde işletme sahibinin iki seçeneği var: Zararının giderilmesini ya da tacir yardımcılarının yaptıkları işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını talep etmek. Ayrıca rekabet yasağını ihlal eden tacir yardımcıları ile aralarındaki hukuksal ilişkiden kaynaklanan başka haklar varsa bunları da talep edebiliyor işletme sahibi. Bu vesileyle hemen belirtelim ki tacir yardımcıları genelde aynı zamanda çalışan oluyor. Görüldüğü üzere tacir yardımcıları söz konusu olduğunda konu doğrudan ilgili kanun tarafından net şekilde düzenlenmiş durumda. Ancak acenteler de durum biraz farklı.

Acenteler: Kanundan Doğan İmkan

Tacir yardımcıları Türk Borçlar Kanunu’nda düzenleniyordu, acenteler ise kendine Türk Ticaret Kanunu’nda yer bulmuş. Kanun’un 102’nci maddesinde yer alan tanıma göre tacir yardımcısı olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente deniliyor. Ticari yaşamda acenteler genelde mal ve hizmet satışlarında aracılık ediyor, ancak kurumsal kimlik ürünleri gibi eser sözleşmelerinde aracılık etmeleri de mümkün. Acentelere ilişkin olarak iki ayrı rekabet etmeme düzenlemesi söz konusu: İnhisar ve rekabet yasağı anlaşması. İnhisar, yani tekel, Kanun’un 104’üncü maddesinde düzenlenmiş. Buna göre yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça acenteler aynı yer ya da bölgede rakip işletmeler hesabına acentelik yapamayacağı gibi tacirler de birden fazla acente görevlendiremiyor. Görüldüğü üzere inhisar düzenlemesi acentelik ilişkisinin devam ettiği döneme ilişkin. 123’üncü maddede düzenlenen rekabet yasağı anlaşması ise acentelik ilişkisinin bitmesinden sonraki döneme. Bu tip anlaşmalar aracılığıyla tacir aralarındaki ilişkinin bitmesinden sonra acentenin kendisiyle rekabet etmesini sınırlandırabiliyor. Ancak belirli şartlara tabi olarak. Bunların başlıcaları anlaşmanın en fazla iki yıl için geçerli olması, acenteye bırakılmış bölge, müşteri kitlesi veya kurduğu sözleşmeler ile sınırlı bulunması ve karşılığında uygun bir tazminat ödenmesi. Ufak bir not daha düşelim: Türk Ticaret Kanunu ve Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında acentelere yaklaşım farklılık gösteriyor. Bu nedenle rekabet yasağı anlaşmalarının aynı zamanda rekabet hukuku açısından da incelenmesi gerekiyor.

Açıkhavada Haberler / Eylül 2019