Hukukumuzda Defter Tutma Yükümlülüğü


Hukukumuzda Defter Tutma Yükümlülüğü

Tacirlerin mali ve yönetsel işlemlerini kayıt altına aldıkları mecralara, kayıtların elle tutulduğu eski zamanlardan kalma bir alışkanlıkla defter diyoruz. Defterler hem ticaret hayatı hem de hukuk düzeni açısından büyük önem taşıyor. Bu yazımızda konuya farklı hukuk dalları açısından yaklaşmaya ve özet bilgiler vermeye çalışacağız.

Vergi Hukukunda Defterler

Vergi Usul Kanunu’na baktığımızda defterlere değinen birçok madde görmek mümkün. “Defter Tutma” başlığı altında yer alan 171 ile 226’ncı maddeler ise doğrudan bu konuyu düzenliyor. Kanun açısından defter tutulmasının amacı mükelleflerin ve onlarla işlem yapan üçüncü kişilerin vergisel durum ve işlemlerinin tespit edilmesi. Defter tutması gerekenler ise ticaret ve sanat erbabı, ticaret şirketleri, iktisadi kamu müesseseleri, dernek ve vakıf iktisadi işletmeleri, serbest meslek erbabı ve çiftçiler. Açıkhava ve endüstriyel reklamcılık sektöründe tacir ve esnaflar faaliyet gösterdiğinden sadece bunların tutması gereken defterlere bakmamız yeterli. Ancak baştan uyaralım: Ticaret hukukuna ilişkin bir ayrım olan tacir – esnaf ayrımı aynı şekilde Vergi Usul Kanunu’nda yer almıyor. Bir başka deyişle ticaret hukuku kapsamında esnaf kabul edilen bir kişinin Vergi Usul Kanunu açısından tüccar olarak sınıflandırılması mümkün. Tüccarlar bilanço esasına göre defter tutması gereken birinci sınıf tüccarlar ve işletme hesabı esasına göre tutması gereken ikinci sınıf tüccarlar olarak ayrılıyor. Birinci sınıf tüccarlar izleyen şekilde (Verdiğimiz rakamlar 2020 yılı için geçerli tutarlar.): (1) Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 280.000 TL veya satışlarının tutarı 390.000 TL’yi aşanlar, (2) diğer işlerle uğraşıp bir yıl içerisinde 140.000 TL’den fazla brüt iş hasılatı elde edenler, (3) bu işlerin birlikte yapılması durumunda iş hasılatının beş katı ile yıllık satışı tutarı toplamı 280.000 TL’yi aşanlar, (4) ticaret şirketleri, (5) kurumlar vergisine tabi olan diğer tüzelkişiler ve (6) ihtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutanlar. Geri kalan diğer tüm tüccarlar ikinci sınıfta kabul ediliyor. Birinci sınıf tüccarların – Türk Ticaret Kanunu açısından da ticari defter olarak kabul edilen – yevmiye defteri, büyük defter ve envanter defteri, ikinci sınıf tüccarların işletme hesabı defteri tutması gerekiyor. Sınai işletmeler ve bankalar gibi kuruluşların tutması gereken ek defterler de var. Günlük hayatta bu defterler işletme bünyesinde çalışan muhasebe görevlileri ya da serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından tutulmakta. Ancak meslek mensuplarına doğru şekilde bilgi ve evrak verilmesi, dolayısıyla defterlerin içeriklerinin doğru olmasından sorumlu olanlar tacir ve esnafların bizzat kendisi.

Defter Tutulmasına İlişkin Yaptırımlar

Defterlerin ticaret hayatı ve vergileme açısından oynadığı önem karşısında usulüne uygun şekilde ya da hiç tutulmamaları bazı yaptırımlara tabi kılınmış bulunuyor. Hem de birden fazla kanun tarafından. Vergi Usul Kanunu’na bakacak olursak tutulması zorunlu olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olması, defter kayıtları ve dayanak belgelerin denetlenmeye elverişli olmayacak şekilde tutulması ve tasdiki zorunlu defterlerin tasdik edilmemesi veya bir aydan geç tasdik edilmesi birinci derece usulsüzlük, defterlerin bir aya kadar geç tasdik edilmesi ikinci derece usulsüzlük, işyerinde bulunması gereken defterlerin bulunmaması ve kayıtların süresinde yapılmaması özel usulsüzlük olarak kabul edilmiş durumda. Kanun bu usulsüzlüklerin her birine idari para cezası verilmesini hükme bağlıyor. Ancak iş bununla kalmıyor. Defterlerin usulüne uygun şekilde tutulmaması sonucunda bazı vergilerin geç tahakkuk ettiği ya da hiç etmediğinin tespit edilmesi halinde hem vergi tahakkuku yapılıyor, hem de bir katı vergi zıyaı cezası, yani vergi kadar idari para cezası kesiliyor. Defter ve kayıtlarını hileli tutanlar, tahrif edenler veya gizleyenler ise vergi kaçakçılığı suçu işlemiş kabul ediliyor. Bu durumda vergi zıyaı cezası bir değil, tam üç kat düzenleniyor. Ayrıca on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası gündeme geliyor. Türk Ticaret Kanunu’na dönecek olursak defter tutma yükümlülüğünü yerine getirmeyen, usule aykırı defter tutan ve tasdik yaptırmayan tacirlere idari para cezası verilmesi öngörülmüş. Yani – tartışmalı olmakla beraber – aynı fiilden dolayı iki ayrı kanun kapsamında idari para cezası verilmesi mümkün. Defterlerin usulüne uygun şekilde tutulmamasının bir diğer sonucu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda karşımıza çıkıyor. Buna göre ilgili mevzuata uygun şekilde tutulmayan defterler delil olma özelliğini kaybediyor. Diyelim ki sizin defterleriniz usulüne uygun, karşı tarafın değil. Maça bir sıfır önde başlamış oluyorsunuz, zira sadece sizin defterleriniz delil olarak kabul ediliyor. Sıradaki kanunumuz, İcra İflas Kanunu. 310’uncu maddesine göre envanter defterlerini hiç ya da usulüne uygun şekilde tutmayan tacirler iflas etmeleri halinde taksiratlı müflis sayılıyor, yani kendi kusurlarıyla (taksirleriyle) iflas etmiş kabul ediliyor. Türk Ceza Kanunu ile de bitirelim. Defterlerini kasten gerçeğe aykırı tutan ya da gizleyen, bu şekilde varlıklarını daha az gösteren ve mal kaçıran kişiler hileli iflas suçunu işlemiş kabul ediliyor. Cezası üç yıldan sekiz yıla kadar hapis. İcra İflas Kanunu’nda da değinilen taksirli iflas ise üç aydan iki yıla kadar hapis ile cezalandırılıyor. Görüldüğü üzere defter tutma yükümlülüğüne aykırı davranmanın çeşit çeşit sonucu var. Dolayısıyla en iyisi defterlerimizin eksiksiz ve usulüne uygun tutulduğuna dikkat etmek.

Açıkhavada Haberler / Mart 2020