Çalışanlara Yönelik Rekabet Yasakları


Çalışanlara Yönelik Rekabet Yasakları

ARED Bülten’de iki sayıdır rekabet yasaklarını konu ediniyoruz. İlk olarak Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde anonim ve limited şirket ortaklarının şirkete karşı rekabet teşkil edecek fiillerine yönelik kısıtlamaları ele aldık. Ardından da tacir yardımcıları ve acentelere yönelik kısıtlamaları. Şimdi sıra geldi konunun belki de en çok merak edilen boyutuna, yani çalışanlara. Neden en çok merak edilen diyorum? Zira sektörde sık sık dile getirilen sorunlar arasında yetişmiş eleman eksikliği var. Yetişmiş eleman az olunca bir şirketten diğerine transferler gündeme geliyor. Elemanlar giderken yılların deneyimini olduğu gibi müşteri bağlantılarını da birlikte götürebiliyor. Hemen belirtelim ki çalışma özgürlüğü Anayasamız tarafından garanti altına alınmış durumda. Dolayısıyla işverenlerin şikayetçi olduğu bu durumu tamamen engellemek mümkün değil, zaten etik de değil. Ancak Türk Borçlar Kanunu belirli koşullara uymak kaydıyla çalışanlara rekabet yasağı getirilmesine izin veriyor yine de.

Çalışan Kimdir?

Türk Borçlar Kanun madde 393’e göre “işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme” hizmet sözleşmesi olarak adlandırılıyor. Hizmet sözleşmesine göre işgörenlere de işçi ya da çalışan deniliyor. İşçi terimi mavi yakalıları akla getirdiğinden ben çalışan terimini kullanmayı tercih ediyorum. Yer verdiğimiz tanımdan anlaşılacağı üzere hizmet sözleşmesinin belirli unsurları var. Bunlar bağımlılık, işgörme ve ücret. Bir işverene bağımlı olmayan kişiler, Türk Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri ve dolayısıyla bu yazımızın kapsamına girmiyor. Bu tip kişilere acenteleri, danışmanları, alt yüklenicileri örnek gösterebiliriz. Bağımsız işgörenlere işletme ile arasındaki ilişkinin niteliğine uygun düşen şekilde benzer düzenlemeler yapılması ise elbette mümkün.

Rekabet Yasağı Nasıl Getirilir, Hükümleri Nelerdir?

Çalışanlara yönelik rekabet yasakları Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ila 447’nci maddeleri arasında düzenlemekte. Yargıtay’ın da bu konuyla ilgili önemli kararları, oturmuş bir içtihadı var. Aşağıda bunları özetlemeye çalışacağız. Her şeyden önce belirtmek gerekiyor ki bir çalışanın hizmet sözleşmesi sırasında rakip bir işletmeden menfaat elde etmesi zaten yasak. Bu bağımlı çalışma ilişkisinin doğasından kaynaklanıyor ve çalışanın sadakat yükümlülüğü olarak adlandırılıyor. Konumuzu oluşturan rekabet yasakları, çalışan ile işveren arasındaki hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olanlar. Böyle bir yasak getirilmesinin belirli koşulları var. Birincisi, taraflar arasında yazılı bir sözleşme olması. Rekabet yasağının hizmet sözleşmesi kapsamında düzenlenmesi mümkün olduğu gibi ayrı bir sözleşme olarak düzenlenmesi de mümkün. İkinci koşul, çalışanın hizmet ilişkisi nedeniyle müşteri çevresi, üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı olması ve bu bilgilerin işverenin önemli bir zararına sebebiyet verebilecek nitelikte olması. Üçüncü koşul ise rekabet yasağının çalışanın ekonomik geleceğini tehdit etmemesi, gereksiz sınırlamalar içermemesi ve kural olarak iki yılı aşmaması. Yargıtay uygulamasında rekabet yasaklarının belirli bir bölge ile sınırlandırılması da aranıyor, hatta bazı Yargıtay kararlarında böyle bir sınırlama içermeyen rekabet yasağı sözleşmeleri geçersiz kabul ediliyor. Geçerli bir rekabet yasağına aykırı şekilde davranan çalışan, bu durumun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları tazmin etmek zorunda (Tabi bahse konu zararların işveren tarafından kanıtlanması gerektiğini unutmamak lazım). Ayrıca çalışana cezai şart getirilmesi ve sözleşmede açıkça yazılı olması halinde yasağa aykırı davranışa son verilmesinin talep edilmesi de mümkün. Önemle belirtmek gerekiyor ki taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle çalışan tarafından feshedilmesi halinde rekabet yasağı kendiliğinden sona eriyor. Bu konular ise doğrudan 4857 sayılı İş Kanunu’nun kapsamına giriyor.

Açıkhavada Haberler / Kasım 2019